Geçtiğimiz hafta ilk bölümünü yayınladığımız “Dijital Çağın Kavramlarını Doğru Anlamak ve Kullanmak” yazı dizimizin ikinci bölümüyle karşınızdayız. Bu bölümde IoT ve IIoT kavramlarını ele alacağız.
Nesnelerin İnterneti (IoT) Nedir?
Fırtınalar ve yıldırımlar dünyanın ilk günlerinden beri varlar; hatta dünyada hayatı başlatmış olma olasılıkları bile var. 4,5 milyar yıl sonra bile yıldırımlara neyin sebep olduğuna ve nasıl hareket ettiklerine dair çok az şey biliyoruz. Dünya’ya her saniye her biri 100 milyon ile 1 milyar volt taşıyan 100 yıldırım düştüğünü düşündüğümüzde bu çok rahatlatıcı bir durum değil. (Amerika’daki prizlerin 110 volt, Avrupa’daki prizlerin ise 220 volt elektrik sağladığını hatırlatalım.)
Dünya çok hızlı bir değişimin içinden geçiyor. Buhar gücüyle çalışan mekanik sistemlerin kullanıldığı sanayi yaklaşık 300 yıl içerisinde yerini siber fiziksel sistemlere bıraktı. Neredeyse son 10 yıldır Dördüncü Sanayi Devrimi’nin başlangıcına tanıklık ederken pek çok yeni kavramla da tanışıyoruz.
Yapay zekâ, robotlar, sensörler, internet teknolojilerindeki çarpıcı gelişmeler ve tüm bunların bulut teknolojileriyle birleşmesi sonucunda oluşan dijital platformlar dünyayı benzeri görülmemiş bir dönüşümün eşiğine taşıyor.
New York, Niskayuna’daki GE Global Araştırma Merkezi’nin kalbinde yer alan laboratuvar adeta “CSI” dizisinin setine benziyor. Bir fotokimya uzmanı, iki moleküler biyolog ve bir biyokimya uzmanı olmak üzere dört bilim insanından oluşan bir ekip, suç mahalindeki DNA izlerini analiz etmek üzere dünyanın dört bir yanındaki dedektifler tarafından kullanılan en önemli araçlardan birini çalıştırmak için sıkı bir çalışma sürdürüyor.
Konu yenilenebilir enerji olduğunda, sıcak çöller güneş enerjisi için bir vaha olabilir; ama rüzgâr enerjisi için ise durum farklı. Rüzgâr çiftliklerinin kumul tepelerinin üzerine kurulmasının şimdiye kadar serap olmasının nedenini “Sıcak ve kum, normal rüzgâr türbinlerinin çölde çalışmasını zorlaştırıyor.” diye açıklıyor GEBarselona’da Yenilenebilir Enerji Program Müdürü olan Rebeca Calderon.
Uzun ve başarılı bir kariyer sonrasında 2016 yılında emekli olan 61 yaşındaki üç çocuk annesi Jan, ailesi ve arkadaşlarıyla daha fazla zaman geçirmeyi dört gözle bekliyordu. Jan’ın uçağa binmeden önce yapılacaklar listesinde birkaç şey bulunuyordu. Bu listeye, kanser olmadığından emin olmak için yaptırdığı yıllık meme taraması da dâhildi. Soyadını gizli tutmak isteyen Jan, yıllık mamografi kontrollerini 40 yaşından beri düzenli olarak yaptırıyordu.
Trafik kazaları sadece ülkemiz için değil, tüm dünya için maalesef büyük bir sorun. Trafik kazaları tüm dünyada her yıl ortalama 1 milyon 250 bin insanın yaşamına mal oluyor. Türkiye’de de özellikle bayramlarda trafik kazaları yüzünden yüzlerce insan hayatını kaybediyor. Peki yapay zeka tabanlı yeni teknolojiler bu kazaların önüne geçebilir mi?
Eran Shir, yaşanan can kayıplarının önüne geçmek için yeni bir yol bulmuş gibi gözüküyor: Nexar.
Geleneksel Ile-de-France Piyano Yarışması için her yıl dünyanın dört bir yanından gelen piyanistler 2000 kişilik Salle Malesherbes Oditoryumu’nda birincilik ödülü için yarışır.
Avusturya Kepler Üniversitesi Hastanesi’nde doğum öncesi bakım biriminde Klinik Şefi olan Wolfgang Arzt, anne karnındaki bebeklere kalp cerrahisi uyguluyor. Anne rahmine yerleştirdiği iğneyi, fetüsün 2 milimetre çapındaki küçük kalp kapakçığından içeri ilerletiyor. Daha sonra kapakçığa perforasyon uyguluyor. Bugüne kadar 140’tan fazla benzer prenatal prosedür gerçekleştirmiş olan Arzt: “İğneyi 1 veya 2 milimetre daha ilerletirsem damarı yırtabilirim ve her şey biter.” diyerek yaptığı müdahalenin ciddiyetini anlattı.
Marul yapraklarını ayırabilen robotlardan, güneş enerjisi depolayabilen aküye uzanan bilim yolculuğu! Tüm bu gelişmeler bizi olumlu yönde şaşırtmaya devam ederken, bilim insanlarının bu çalışmaları ileriye taşıyacaklarını bilmek de bizler için ayrıca bir heyecan kaynağı. Tam da bu noktada gözünüzden kaçmasını istemeyeceğimiz beş yeni gelişmeyi sizlere sunuyoruz, keyifli okumalar!