Dünya genelinde, gün içinde herhangi bir anda 2.000 gök gürültülü fırtına aktiftir. Bu da yılda on altı milyon bu tür şiddetli hava olayı anlamına gelir. Genellikle, yakınlarda başka büyük yapıların olmadığı düz alanlarda yer alan rüzgâr türbinleri; birkaç yüz metre yükseklikleriyle, yıldırımlar için kolay hedeflerdir. Bir rüzgar türbini kanadına 20 yıllık süre içinde tahmini olarak ortalama 128 kez yıldırım çarpıyor ve bu da önemli ekonomik hasarlara yol açma potansiyeli taşıyor.
Rüzgâr türbini kanatları yıldırım çarpmalarına karşı oldukça hassas olmalarına rağmen, bu durum yıldırımdan korunma sistemleri ile çözülebilir. Aslında günümüzde rüzgâr türbinlerinin bu tür sistemlerle donatılmaması düşünülemez. Ancak eskiden böyle değildi: Elektro-Sistem İleri Baş Mühendisi Lars Bo Hansen, “80’lerde ve 90’ların başında, cam elyafın iletken olmadığına ve izole olduğuna; bu nedenle yıldırımların kanatlara çarpamayacağına dair bir inanç vardı.” diyor.
Yıllar içinde kanatların uzunluğu artıp rüzgâr türbinlerinin boyutları arttıkça, türbin kanatları yıldırım çarpmalarına karşı daha duyarlı hâle geldi. O zamanlar hâlâ yeni olan rüzgâr endüstrisinin, enerji sistemini karbondan arındırmak için gerçek bir çözüm olduğunu göstermede zorluk yaşıyordu.
Sorun varsa, çözüm de var!
Rüzgâr enerjisi tarihinden öğrendiğimiz noktalardan biri; bir sorun varsa, mühendislerin buna mutlaka bir çözüm üretmeyi başarmasıdır. Sektörde yıldırım çarpması riski sorununu ilk çözen LM Wind Power uzman ekibi, şirketin öncü ve lider pozisyonunu korumasına katkı sağladı.
Mühendislik Mükemmelliği Kıdemli Direktörü ve LPS ekibinin eski lideri John Korsgaard, “İlk LPS, yıldırım çarpması ve tahliye için bir yıldırım akımının iniş iletkeninden aşağı inmesi için, uçta yer alan bir alıcıdan oluşuyordu. Bu, yıldırım çarpan yeri kontrol etmeye ve kanat zarar görmeden akımı kontrollü bir şekilde tahliye etmeye yarıyordu.” diyor. Electro Systems Direktörü Yaru Méndez, “Bu ilk sistemlerde kanat ucunda sadece bir alıcı vardı ve yıldırımın oraya düşmesini umuyorduk ama gerçekte farklı yerlere çarpabileceğini gördük. Bu nedenle çok alıcılı bir sistem geliştirdik.” diye ekliyor.
Daha önce rüzgâr türbinleri için LPS ile hiçbir deneyim ya da yeni teknolojileri doğrulamak için test tesisleri yoktu. Ekip bu sistemleri, diğer endüstrilerden elde edilen mevcut bilgiler yardımı ve bir grup Danimarkalı kamu kuruluşundan, ABD’li uzmanlardan, IEC standardizasyon çalışmasından ve işletme, araştırma deneyimine dayalı araştırma enstitülerinden gelen öneriler ile geliştirdi.
LM Wind Power’ın sağlam bir inovasyon geçmişi var ve türbin kanatları rekor kırıp ezber bozuyor. Teknoloji evrimi bazen yeni zorluklar çıkarabilir, tıpkı bu yüzyılın başında LPS’ye olan gibi: Çözümün mucitlerinden biri olan Lars Bo Hansen, “LM Wind Power’da, performansı ve ağırlıkları iyileştirmenin bir yolu olarak karbon kanatları ilk kullananlardandık; ancak karbon aynı zamanda son derece iletken bir malzemedir. Karbon fibere gerçek alıcılar kadar sık yıldırım çarptığını gördük ve akımı kontrollü bir şekilde tahliye etmek için bir saptırıcı şerit bulduk.” diyor.
Bu yenilikler kademeli olarak geliştirildi; ancak bunun güçlü temelleri LM Wind Power ekibi tarafından atıldı. Bu da şirketi bir kez daha; rüzgâr enerjisi evriminin ön saflarında konumlandırdı: net sıfır geleceğe yanıt veren uygun maliyetli, güvenli, güvenilir ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı.