Yeni bir akıllı telefon aldığınızda genellikle ilk işiniz uygulama mağazasına girip sık kullandığınız uygulamaları indirmek olur. Ancak pilotlar sizin kadar şanslı değiller. Uçaklarda da uygulamalar kullanılıyor ve bu uygulamalar satıcı kilidi adı verilen bir koruma sistemi ile korunuyor. Yeni bir uygulama çıktığında siz hemen mağazaya girip bu uygulamayı saniyeler içerisinde indirebilirsiniz ancak iş bir uçağa uygulama indirmeye geldiğinde bu o kadar kolay olmuyor. Uçaklara yeni bir yazılım veya donanım yüklemek gerektiğinde geliştirme ve sertifikasyon süreçleriyle birlikte bu süreç 18 ile 24 ay arası sürüyor. Ayrıca maliyeti de sizin birkaç liraya aldığınız uygulamalardan farklı olarak on milyonlarca doları buluyor.
Çoğu zaman donanım yükseltmeleri için bu donanımların değişmesi gerekiyor. Bir uygulamayı güncellemek yerine telefonunuzu bir üst modelle değiştirdiğinizi düşünün, temelde uçaklarda bu süreç böyle işliyor. Havayolu şirketleri bu yüzden ortada daha iyi bir opsiyon olmasına rağmen çoğu zaman eski teknolojileri tercih ediyor. GE Havacılık Aviyonik birimi başkanı Alan Caslavka, müşterilerin aviyonik sistemlerinde esneklik ve yüksek maliyet konularında sıkıntı yaşadıklarını söylüyor. Bunun karşılığında birimi, müşterilere kendi sistem konfigürasyonunu kontrol edebilmelerini, satıcı kilidini önlemeyi ve inovasyona daha düşük maliyetle ulaşabilmelerini sağlayacak araçlar üretmek için çalışıyor.
GE Havacılık bunu açık aviyonik adı verilen bir yaklaşımla yapmaya başladı. Uçaklar için iOs veya Androidgibi düşünün. Bir işletim sistemi olursa yazılımlar daha hızlı değiştirilebilir veya güncelleştirilebilir. Bu ayrıca havayollarına ve pilotlara uçakları işlerini kolaylaştıracak şekilde düzenleme olanağı da sağlıyor. Açık aviyonik sistem sayesinde geliştirme maliyetleri %60 oranında azalacak ve uçakların yerde geçirdiği zaman ortadan kalkacağı için havayolu şirketleri yeni pazarlara açılabilecekler. Bu sistemlerin işlevselliği ise %80 oranında.
Boeing hâlihazırda 787 Dreamliner uçaklarında GE’nin açık aviyonik sistemini kullanıyor. Gulfstream de üst düzey G500 ve G600 iş jetlerinde açık aviyonik sistem tercih eden uçak üreticilerinden. Açık aviyonik sistem sayesinde uçak üreticileri, üçüncü taraf sağlayıcılar tarafından geliştirilen uygulamaları da uçaklarına entegre edebiliyor. Boeing 787, 60’dan fazla satıcıdan aldığı 80 uygulamayı uçaklarında barındırıyor.
Açık aviyoniklerin yardımcı olacağı bir diğer yer ise Elektronik Uçuş Çantası (EFB). Eskiden pilotlar el kitapları ve çizelgelerle dolu 40 pound ağırlığındaki torbalar taşıyorlardı, EBF’ler de adını hatta bu torbalardan alıyor. Günümüzün EBF’leri ise bu kadar ağır değil, iPad ve diğer tabletler aynı işi görüyor. Pilotlar performansı izlemek, rotaları planlamak ve yakıt tüketimini optimize etmek için GE’nin FlightPulseuygulaması gibi uygulamaları kullanabiliyor. Ancak uygulamalarda elde ettikleri verileri uçağa manuel girmeleri gerekiyor.
Açık aviyonik sistem sayesinde rotaları optimize etmek ve doğrudan uçağın uçuş planına yerleştirmek mümkün olacak. Bu, hava yolu işletmecileriyle pilotlara güvenlik, işletme verimliliğini artırma ve karbon emisyonlarını azaltma gücünü verecek. Ayrıca açık aviyonik sistem sayesinde yakın bir gelecekte devasa bir Jumbo jet’i güncellemek, bir cep telefonunu güncellemek kadar kolay olacak.