Skip to main content
×

GE.com has been updated to serve our three go-forward companies.

Please visit these standalone sites for more information

GE Aerospace | GE Vernova | GE HealthCare 

header-image

Sinema Sektörünün Öncüsü: Edison

April 06, 2020

2020’de 10 dolar size sinema bileti aldırmaz ama 1930’a dönecek olursak bu parayla Akademi Ödül Törenini izleyebilirdiniz. 10 dolar, o yılki Sinema Sanatları ve Akademisi üyelerinin törene katılım ücretiydi. Elbette o zamanlar işler başkaydı. 1930’da Ambassador Hotel’de gerçekleşen 3. Akademi Ödülleri’nde En İyi Başrol Oyuncusu, En İyi Yönetmen ve En İyi Yapım ödüllerine layık görülen film, “Batı Cephesi’nde Yeni Bir Şey Yok” isimli savaş filmiydi. Tören, Los Angeles’ta 2001 yılında açılan Dolby Tiyatrosu yerine Ambassador Oteli’nde gerçekleştirilmişti.

Onur ödülleri bu kez bilge yönetmenlere verilmedi çünkü ödüller, film teknolojisine sağladıkları nitelikli katkılardan dolayı, iki dev Amerikalı mucit olan fotoğrafçılığın öncüsü George Eastman ve GE’nin kurucularından Thomas Edison’a verildi. 

Edison, 1889 yılında Kinetograf adı verilen eski tip bir sinema kamerası için patent başvurusunda bulunmuştu. Edison’un “köpek evi” olarak adlandırdığı kutulu mekanizma, Eastman’ın yeni icat ettiği henüz ışığa maruz kalmamış yani makineden çıkarılmamış selüloit filmin delikli kenarını çekmek üzere, elektrik motoru ile çalışan bir zincir dişlisi içeriyordu. Bu sayede film, saniyede 46 kare çekme hızıyla merceğin önünde hareket edebiliyordu. 

Elbette film yapmak için gereken teknolojiyi sağlamak, film izlemek için yeterli bir teknolojik yapı olmadan pek bir işe yaramıyordu. Bu nedenle Edison, Kinetoskop adını verdiği ve insanların bir gözetleme deliğinden bakarak film izlemesine olanak veren başka bir ahşap kutu daha tasarladı. 19. yüzyılın sonlarına doğru Edison tarafından işe kabul edilen birkaç mucit, bu icatlarla ilgili çalışmalar yaptı ve ABD’de yapılan ilk film sayılabilecek 56 saniye uzunluğundaki “Monkeyshines No.1”i ortaya çıkarttı. 

Edison, çalışmaya devam etti: 1893’te New Jersey’deki Menlo Park laboratuvarının arkasında, katran kağıdı ile kapladığı ve Black Maria adını verdiği ahşap bir yapı kurdu. Edison burada, Mark Twain’in görüntüleri ve Başkan William McKinley’in görev teslim töreni gibi, bugün hâlâ Kongre Kütüphanesi’nde saklı duran filmler ve döngüler üretti. Edison ne kadar da ileri görüşlüydü… Black Maria’da çektiği filmlerden biri, şüphesiz günümüzdeki tüm internet kullanıcılarına tanıdık gelecek bir yapımdı. Zira bu bir kedi videosuydu. Filmde Dr. Welton’ın minyatür boks eldivenleri giyen kedileri minyatür bir boks ringinde tırmalama maçı yapıyorlardı. 

PC Image

Kedi filmi biraz farklı bir çıkıştı ama Edison daha yeni başlıyordu. New York Times’a göre, ülkenin gerçek anlamdaki ilk film stüdyolarını Manhattan ve Bronx’da açtı. Edison Stüdyoları’nda, 1903’te New Jersey’de çekilen ve bugün hâlâ Kongre Kütüphanesi’nde saklanan “Büyük Tren Soygunu” ve 1910’da çekilen “Frankenstein” dâhil pek çok sessiz kısa film çekildi ve Edison bir sonraki dönüm noktasına geldi: “Ses”.

Daha sonra, 1920’lerde, başka mucitler, filmdeki aksiyonla sesin aynı anda sinema ekranına nasıl yansıtılacağı konusunda çalışmalar yapacaklardı fakat Edison, çağının ötesinde bir isimdi. 1913’te, daha önce icat ettiği sinema filmi teknolojisini yine daha önce icat etmiş olduğu Fonografla birleştiren Kinetofonu tanıttı. Bu çalışmada, bir projeksiyonist kamera kolunun üzerine bir kayış ve kasnak sistemi ile bağlanan silindir şeklindeki bir kaydedici, müzik ve vokal parçalar da dahil olmak üzere tüm sesleri kaydediyordu. 

Peki ses bandı kaymış ya da esnemişse ne olacaktı? Sorun yoktu. Edison’un bir projeksiyoniste şunları söylemesi yeterli oldu: “Böyle bir durumda projektörün kolunu görüntüyle eşleşmesi için daha yavaş ya da daha hızlı çevirin.” Yani Edison’un aynı zamanda yavaş çekimi de icat ettiğini söylemek mümkündü. 1983’te stüdyoda alınan bu ses kayıtlarının bir kısmı New Jersey’deki bir arşivde keşfedildikten kısa bir süre sonra, New York Times şöyle yazdı: “19. Yüzyılın mühendislik uygulamalarının dayandığı hayal gücü, elektrik sistemlerinden ziyade, şaft ve tekerlek yardımı ile çalışan bir sistemi karşımıza çıkarıyor.”

Bu şaft ve tekerlekle çalışan sistem, sesli filme doğru evrimin sadece bir adımıydı. İşte tam bu noktada Edison, GE ile yollarını ayırdı ve şirketteki hisselerini yeni girişimleri finanse etmek için sattı. Fakat Edison General Electric Co.’dan evrilen GE; AT&T ve RCA ile birlikte, ses ve hareketli görüntüleri senkronize etmek için teknolojinin geliştirilmesine büyük yatırımlar yapmaya devam etti. 

PC Image

Bu yatırımlar, kısmen daha iyi bir ses teknolojisi geliştirmeyi hedefliyordu, çünkü Fonograf, sesi yalnızca iğneden boynuza aktardığı için sesi çok yükseltmiyordu. Bunun üzerine 1925 yılında, GE mühendisleri Edward Kellogg ve Chester Rice konuya bir çözüm getirdi. İkili, günümüzde kullanılan modern hoparlörlerin de kalbini oluşturan “Yeni Tip Boynuzsuz Hoparlör”ü geliştirdi. Bu sırada da AT&T’nin ürettiği Vitafon, senkronizasyon sorununun çözülmesine yardımcı oldu. Bu sayede 1927’de senkronize diyalog ve müziği olan ilk uzun metrajlı film “Caz Şarkıcısı” çekildi. 

Ne yazık ki bu film, 1929’da Hollywood Roosevelt Otel’de düzenlenen 1. Akademi Ödülleri’nde En İyi Film dalından diskalifiye edildi. Peki gerekçe neydi? Ses kullanımı, sessiz film yapan diğer rakiplere göre haksız bir rekabet unsuru olarak tanımlanmıştı. Edison daha sonra, bu konuyla ilgili, “Filmlerde ses kullanımının benim açımdan herhangi bir farkı yok. Konu benim için oyunculuğun nasıl olduğu ile ilgili ve bunu sizden daha iyi anlıyorum, çünkü ben sağırım” şeklinde bir açıklama yaptı. 

Edison tüm bunlara rağmen, “Caz Şarkıcısı” filminin “tarihi başarısı” için onur ödülü kazandı. Onur ödülü demişken… Edison, sinemaya olan katkılarından dolayı onurlandırıldığı 1930 törenine katılmadı fakat tören ziyafeti sonrasında izlenmesi için bir film yolladı. “Sanatsal ve Aksi Takdirde” isimli bu film, son on yılda sinema endüstrisinin kaydettiği ilerlemeyi konu alıyordu. Edison, tanıtılmasına öncülük ettiği bu sektörde yükselişini göstermişti ve bir konuşmasında şöyle dedi: “Sinema filminin eğlence sektöründeki olanakları muazzam nitelikte ve sınırsızdır.”

​ .rTable { display: table; width: 100%;} .rTableRow { display: table-row; } .rTableHeading { background-color: #ddd; display: table-header-group; } .rTableCell, .rTableHead { display: table-cell; padding: 3px 10px; border: 1px solid #999999; } .rTableHeading { display: table-header-group; background-color: #ddd; font-weight: bold; } .rTableFoot { display: table-footer-group; font-weight: bold; background-color: #ddd; } .rTableBody { display: table-row-group; }