O Meme Kanserini Yenmiş Bir Kahraman: Derya Tarkan
GE Türkiye’nin her yıl farklı çalışmalar yürüterek, Meme Kanseri Farkındalık Ayı olan Ekim ayında Galata Kulesi’ni ve Tarihi Çırağan Sarayı’nı pembeye boyamasında, “Korkusuz Kadınlar” hareketini başlatmasında, “Dokunmaktan Korkma” diye bağırmasında ya da bu yıl olduğu gibi “Kahramanım Benim” diyerek herkesi bir amaç için toplamasında oldukça önemli bir sebep var. Meme kanserinde erken tanı hayat kurtarıyor!
Derya Tarkan, belki de bu farkındalık çalışmaları sonrasında düzenli aralıklarla gerçekleştirdiği elle kontrol yöntemi ile göğsünde bir kitle olduğunu erkenden fark edebildi. Onun dikkati ve çabası, çevresindekilerin özverisi ve tıbbi teknolojilerdeki ilerlemelerle bugün Derya şunu yüksek sesle söyleyebiliyor: “Meme kanserini yendim!”

Uluslararası bir şirkette Özel Müşteri Danışmanı olarak görev yapan Derya Tarkan’ın dikkatini o akşamki egzersizinden sonra bir şey çekti. Koltuk altında bir yanma hissetmiş, göğsünü elle kontrol ettikten sonraysa sert bir kitle bulmuştu. Derya, “Kadın Doğum Uzmanı tavsiyeleriyle ara, ara kontrollerimi yapıyordum ve böyle bir durumla karşılaşırsam fark edip etmeyeceğimi merak ediyorum ama o akşam elime gelen sertlik çok farklıydı. Sabah hemen doktordan randevu aldım.” diyor.
Derya sabah doktora gittiğinde öncelikle ultrason ile kontrol yapıldı ve ileri tetkikler istendi. Şu sözlerden sonrasını ise pek duymayacaktı: “Meme kanseri gibi görünüyor.”
Derya’nın umduğu tek şey o an için bunun basit bir kist olmasıydı. Bu umuda tutundu ama akşam tüm sonuçları geldiğinde duvara çarpmış gibiydi. İkinci evrede meme kanseriydi. PET taraması ile kemoterapi konuşulmaya başlanmıştı bile. Derinlemesine bilmediği, sadece aşina olduğu birçok terim etrafında konuşuluyor, bu konuşmalar haberin ağırlığıyla başını döndürüyordu. Kendini bir anda yoğun bir kemoterapi, ameliyat ve radyoterapi döneminin içinde buluvermişti.
Derya bir şok yaşamıştı ama soğukkanlılığını hızlıca yeniden kazanmayı da başarmıştı. “İlk öğrendiğim andan itibaren ‘neden oldum, neden bu beni buldu’ demedim. Çünkü olmuştu ve geçmesi için ne yapmam gerekiyorsa ona odaklanmalıydım. Kemoterapiye şifa olarak baktım. Saçlarım döküldü evet ve üzüldüm de ama bunun da geçeceğini düşündüm. Sevdiklerimle vakit geçirdim, gezdim bolca. İyileşince yapacaklarımı hayal ettim. Bunlar hep iyi geldi bana.”
Derya, meme kanseri olan herkes gibi doktorlarına güvendi ve bu zor süreci onların uzmanlığı ve yakınlarının desteği ile elinden geldiğince hafifletmeye çalıştı. “Haberi aldıktan sonra bir araştırma yapmadım açıkçası. Kafam karışsın istemedim. Bu yola çıktığım doktoruma çok güvendim, her şeyi ona sordum, onunla konuştum. En büyük desteğimse ailemdi, dostlarımdı, arkadaşlarımdı, çalıştığım yerdi. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Süreç uzun ve yorucu. Böyle bir desteğiniz olduğunda bunların hepsinin üstesinden gelmek çok daha kolay oluyor.” diyor Derya.
Derya bu savaştan çok daha güçlü bir kadın olarak çıktı. Şimdi bu süreci yaşayanlara ya da yaşayacaklara elini uzatıyor ve “Bazen çok kötü hissedebilirsin, bazen çok yorucu olabilir ama geçeceğine, iyileşeceğine inan. Hiç tanımadığın ben bile sana destek olmak için buradayım.” diyor. Hasta yakınlarına ise “Bu süreçte sizin desteğiniz çok önemli, hep yanında olun, ‘moralini yüksek tut’ demek yerine moralini yüksek tutması için siz destek olun.” diyor. Yine de bütün bunlardan önemli olan bir detay daha var ve Derya onu da unutmuyor: “Kontrollerinizi dikkatli ve aksatmadan gerçekleştirin!”
Dünya, meme kanseri ile ilgili farkındalığını artırdıkça ve sağlık teknolojileri her gün yepyeni gelişmelerle ilerledikçe, meme kanserine artık bir tehdit olmadığını söyleyeceğimiz günler çok yakında gelecek.