Geçtiğimiz ay, dünyanın dört bir yanındaki öğrenci yeni sınıf arkadaşlarıyla buluştu ve birbirleriyle yaz tatili anılarını paylaştı. Bu öğrencilerin bir kısmı ailerinin yönlendirmesiyle STEM (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) eğitimine yöneldi. 2016 yılında Çalışma İstatistikleri Bürosu, önümüzdeki 10 yıl içerisinde STEM ile ilgili alanlarda işlerin diğer mesleklerden daha hızlı artacağını öngörüyor. Bu çalışanların, STEM üyesi olmayan meslektaşlarının iki katından daha fazla, ortalama 85.000 dolarlık bir yıllık maaş alması bekleniyor. Gelecekte giderek daha da önem kazanması nedeniyle, ebeveynlerin çocuklarını mümkün olduğu kadar STEM faaliyetlerine yönlendirmeye çalışması hiç de şaşırtıcı değil…
STEM ile ilgili kuşkusuz birçok gencin aklına şu soru takılıyor: Bir sürü sıkıcı matematik problemini hesaplamak ya da kod yazmak nasıl havalı olabilir? İşin sırrı şu; STEM programlarının mercan resiflerini kurtarmanın yollarını bulmak ya da sarılık hastalığına sahip olan yenidoğanları tedavi etmek için akıllı battaniyeler tasarlamak gibi yaratıcı çözümler üzerinde çalışıldığında daha havalı hale gelebiliyor. Hatta bu tür faaliyetler, Minecraft’ın bile sıkıcı görünmesini sağlayacak kadar yeni maceracı kariyerlere yol açabiliyor.
Ebeveynler özellikle kız çocuklarını STEM meslek alanlarına yönlendirmeye çalışıyor; çünkü STEM profesyonellerinin maalesef üçte birinden daha azı kadınlardan oluşuyor. GE, 2020 yılına geldiğimizde 20.000 kadın çalışana ulaşmayı ve bu sayede şirkette çalışan kadınlarla erkeklerin oranını eşitlemeyi amaçlıyor. Bu doğrultuda GE Türkiye’de de daha fazla kadının teknik rollerde çalışmasına ilham verebilmek için BinYaprak ile iş birliği içerisinde, GE’nin kadın mühendislerinin ilham verici hikâyelerini paylaşıyor. Bir taraftan da ilkokul ve ortaokul çağındaki kızlara kodlama eğitimleri sunuyor.
Geçtiğimiz yıllarda, GE tarafından istihdam edilen ve türbin kanatlarını üretmeyi sağlayan, jet motorları için katmanlı imalat ile metal parçalar üreten, olimpiyat rüyasının peşinde koşarken daha fazla rüzgâr yakalamak için yazılımlar geliştiren beş kadınla tanışmanızı istiyoruz. Ve tahmin ettiğiniz gibi, hepsi STEMeğitimi sayesinde bu işleri başardı. İşte GE kadınlarının havalı STEM hikâyeleri:
Rüzgâr (Kanat) Kırıcılar: Kristen Hanrahan ve Claire Stortstrom
Kâğıt üstünde, Kristen Hanrahan ve Claire Stortstrom‘un bir GE Yenilenebilir Enerji birimi olan LM Wind Power‘da dünyanın en büyük karasal türbini olan Cypress‘te kullanılanlar da dâhil olmak üzere rüzgâr kanatlarının gücünü ve dayanıklılığını test eden ekipte yer alıyor.
Hanrahan, sağlam rüzgâr kanatları oluşturmak için üretim süreçlerini tasarlıyor. Sonra bu prototipleri imha etmek, giyotin benzeri bir makine ile dilimlemek ve çelik çenelerle ayırmak için iş sırası Stortstrom’a geliyor. “Onları daha iyi hâle getirmek için birçok şeyi yıkıyoruz” diyor. Amaçları, şirketin ürettiği kanatların her birinin, Kuzey Kutup Dairesi yakınlarındaki soğuk fırtınalarından Umman’daki sıcak çöl rüzgârlarına kadar her şeye karşı kayanıklı olmasını sağlamak.
Her iki kadın da, Katrina Kasırgası sonrasında klasik mühendislik disiplinlerinin bilim ile harmanlandığı birkaç eğitim programı başlatan Tulane Üniversitesi‘ne katıldı. Mühendislik derecelerini kazandıktan sonra, sadeceNASA kampüsü civarında yer alan TCA‘da ikisine de pozisyon verdiler. Stortstrom; “New Orleans’da kalabilirim, bilmediğim şeyleri öğrenebilirim ve nasıl hissedeceğimi düşünebilirim dedim ve bu kararım çok iyi sonuç verdi.”
GE Yenilenebilir Enerji’nin Şebeke Çözümleri biriminin Baş Teknoloji Sorumlusu olan Silva, iş akışının daha verimli yürümesi için yenilikçi fikirler konusunda uzmanlaşmış bir ekibin liderliğini yapıyor.
Vera Silva Portekiz’de küçük bir çocukken, dedesinden kasabasının neden sık sık elektrik kesintilerine maruz kaldığını tam olarak açıklamasını istedi. Silva, “Dedem beni bir hidroelektrik santralindeki türbinleri ve jeneratörleri ziyaret etmeye götürdü. Bu tesisin etrafındaki mühendisliği anlattı” diyor. Şu anda, Silva’nın işinin bir parçası da aynı dedesi gibi, gelecekteki enerji santrallerinin ve elektrik şebekelerinin nasıl çalıştığını göstermek.
Silva hammaddesini tanıyor. Doktora derecesiyle elektrik mühendisliği disiplini hakkında 4 kitap ve 40’ın üzerinde bilimsel makale yazdı. Yenilenebilir enerjinin enerji sistemine entegre edilmesine olan katkılarından dolayı üç ödül kazandı. Ayrıca, GE Yenilenebilir Enerji‘nin Şebeke Çözümleri biriminin Baş Teknoloji Sorumlusu ve 17 ülkede 3.600 mühendisten oluşan bir ekibe liderlik ediyor. Silva, elektriği daha verimli tutmak için yeni ve yenilikçi planlar geliştirmekte uzman.
Silva geçen yıl Paris’te düzenlenen dünyanın en büyük enerji nakil konferansı için, en heyecan verici tahminlerinden bazılarını paylaştı. Örneğin, elektrik üretimi eve daha yakın olacak, neredeyse evlerin içindeymişcesine yakın. Komşular, bölgelerinde üretilen enerjiyi depolayabilecekleri pilleri paylaşabilecekler veya evlerinin çatılarından gelen güneş enerjisini toplayabilecekler. Silva ayrıca, dijital teknolojilerin elektrik şirketlerinin şebekeyi kullanma şeklini değiştirmesiyle birlikte gücü daha öngörülebilir ve güvenilir hâle getirecek bir devrim olmasını bekliyor.
Amanda Berta rugby’den vazgeçip yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanması gerektiğini düşündü. “Neden ikisi de olmasın?”
Üniversite öğrencisi olduğu sırada Amanda Berta’nın oldukça büyük iki hayali vardı: dünya standartlarında bir rugby oyuncusu olmak ve dünyayı kurtarmak. “Temelde matematikte iyi olan bir hippiyim” diyerek kendini tanımlayan Berta, çevreye olan duyarlılığını, 2017 yılında Pennsylvania State Üniversitesi’nden aldığı enerji mühendisliği diploması ile taçlandırdı. Hayatı boyunca rekabetçi sporlar oynamasına rağmen Berta, üniversite eğitiminin rugby kariyerinin sonunu getireceğini düşünüyordu. Bu yüzden, Florida, Oregon ve Illinois’deki sahalarda dönüşümlü olarak uygulamalı eğitim veren GE Yenilenebilir Enerji Geliştirme Programına kabul edildiğinde Berta, enerjiye odaklanmak için kramponlarıyla vedalaştı. Ya da öyle düşündü. Birkaç ay sonra Berta, ABD’li kadın rugby takımında geçici olarak oynamak için bir fırsat yakaladı. Bu onu zor bir duruma sürükledi: Rugby mi yoksa yenilenebilir enerji mi? Neyse ki, müdürü Sheri HickokBerta’nın ikisini birden yapması için bir yol buldu. Hickok, Dijital Lig olarak bilinen yeni bir girişimde Berta için yarı zamanlı bir iş buldu. Şimdi, Berta gece gündüz rugby formunda kalmak ve rüzgâr türbinlerinin dönmesini sağlamak için çalışıyor.
Stefka Petkova, dünyanın en büyük ve en güçlü jet motoru olan GE9X için katmanlı imalat parçaları üzerinde çalışıyor.
Stefka Petkova, North Florida Üniversitesinde okurken, 2011 yılında Space Shuttle Atlantis‘in açılışını izlemek için okulun uzay kulübüyle birlikte Cocoa Plajı’na gitti. Bu macerasını inanılmaz bir deneyim olarak anıyor.
Şimdi makine mühendisliği okuyan Petkova, bilim ve teknolojiden yeni bir ders daha alıyor: Üç boyutlu üretim dünyası. Petkova bu yeni üretim yöntemi ile ilk kez 2014 yılında Cincinnati’deki GE Havacılık merkezine taşındığında ve şirketin ilk katmanlı imalatla üretilmiş jet motor parçalarını gördüğünde tanıştı. Stefka, ince metal toz tabakalarının bir lazer veya elektron ışını ile eritilerek bir araya getirilmesi işleminden anında çok etkilendi.
O günden beri, dünyanın en büyük jet motoru olan GE9X için katmanlı imalat parçaları geliştiren GE Havacılık ekibinde yer alıyor. Petkova’nın çalışmaları sayesinde, yeni tasarımlar öncekilerden %10 daha fazla yakıt tasarrufu sağlıyor ve yeni parçalar bir zamanlar üretilmesi imkansız olan yeni bileşenleri şekillendiriyor.