1972 yılında İsveç’in Stockholm şehrinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’ndan beri her yıl 5 Haziran günü kutlanan Dünya Çevre Günü, özellikle enerji üreten şirketler için farklı bir anlam taşıyor. Çünkü yeni teknolojik gelişmelerin sağladığı yenilenebilir enerji üretim teknolojileri, çağın gerektirdiği enerji ihtiyacını gezegene zarar vermeden karşılamamız için gerekli her şeyi sunuyor.
İçinde yaşadığımız yüzyıl aynı zamanda enerji ihtiyacının tarihsel olarak hem zirve yaptığı hem de hiç göstermediği kadar ivme gösterdiği yeni bir dönem. Bu nedenle GE, üretim için kullanılan kaynakların, tükenme hızından çok daha kısa sürede kendini yenileyebilen, yani kaynağı asla tükenmediği gibi, doğal süreçlerle ortaya çıktığından çevreye üzerinde yarattığı etkiler önemsiz bir seviyede kalan enerji yöntemleri için çalışıyor.
Tüketimin yoğun olduğu enerji sektörünün, çevrenin kirlenmesini önlemek adına üretim bölgelerindeki su, hava ve toprağı üretimden önceki değerlerinde tutması önem gösteriyor. Yapılan üretimin, gezegenin de yeniden üretebilirlik kapasitesi düşünülerek gerçekleşmesi gerekiyor. Bu noktada tek başına Dünya Su Günü ile ilgili blog yazımızda ele aldığımız su kaynaklarının korunması yönündeki gereksinim bile geleceğimiz için çok değerli. Dünyada yaklaşık 783 milyon kişi temiz su kaynaklarına ulaşamazken, her yıl yaklaşık 3,4 milyon kişi susuzluk veya suya bağlı nedenlerden hayatını kaybediyor.
Yenilenebilir enerji çeşitleri arasında öne çıkan yöntemlerden rüzgâr, güneş, jeotermal, hidroelektrik ya da biyokütle enerjisi aynı anda her bölgede yapılamasa da en azından bu yöntemlerden biri, dünya üzerindeki hemen hemen her coğrafya için tercih edilebilir bir teknoloji ve enerji üretim tekniği olarak karşımıza çıkıyor.
Bu konuda Türkiye’nin şanslı olduğu nokta ise bu yöntemlerin tamamının kullanılabileceği bir coğrafyaya sahip olması. Şu anda Türkiye’nin bütün bölgelerinde hidroelektrik enerjisi üretilebiliyor. Güneş enerji ise Türkiye’nin özellikle Güney kesimlerinde yoğunlaşıyor. Termal santraller ve rüzgâr enerjisi elde eden türbinler ise Marmara Bölgesi’nde yoğunlaşmış durumda.
Türkiye’nin 2023 yılı enerji hedefleri arasında yenilenebilir enerji yöntemlerinin çeşitlendirilmesi ve artırılması, stratejik planın oldukça önemli bir parçası. Rüzgâr enerjisinin 2023 yılında Türkiye’de üretilen enerjiye en az 20.000 MW katkı yapması hedefleniyor. Ayrıca LED kullanımı gibi enerji verimliliğini artıran yöntemlerle yine 2023 yılına kadar, 2011 yılına göre %20 verimlilik sağlanması da hedefler arasında.
Bu hedeflere ulaşılabilmesi için yeni yatırımlar kadar, eski santrallerin yenilenerek dijital sanayi çağına ayak uydurması da büyük önem arz ediyor. Örneğin GE’nin endüstriyel internet platformu Predix ile sunduğu dijital sanayi yenilikleri, üzerlerindeki sensörler ve Predix sayesinde birbirleriyle konuşup optimize olabilen rüzgâr çiftliklerinin verimliliklerini %20 oranında artırmayı başardı. Yeni teknolojiler, inovasyonlar ve daha verimli ürünlerle inanıyoruz ki yenilenebilir enerji kaynakları; bir gün enerji ihtiyacının tamamını karşılayabilir hale gelecek.