Dijitalleşmenin ivmesini sürekli artıran, giderek büyüyen bir dönüşüm süreci olacağını halihazırda tahmin ediyorduk ve birçok araştırma bunu destekliyordu. Sadece bir bakışta bile gözlenebilen verimlilik artışı, sürdürülebilir çözümlerin konvansiyonel süreçlere hızlı adaptasyonu gibi pozitif çıktılar, sürecin talep gören ve arzu edilen bir değişim süreci olacağının en büyük göstergeleriydi. Bugün baktığımızda ise dijital dönüşümü talebe bağlı bir süreç olarak değil, bugünün üretim dünyasında kaçınılmaz bir adaptasyon olarak görmek mümkün.
McKinsey araştırmasına göre dijital dönüşümde 5 yılda gelinmesi hedeflenen seviyeyi global olarak yalnızca 2 ayda yakaladığımızı görebiliyoruz. Üstelik Covid-19 ile birlikte bu durum daha da hızlanmış durumda. Online alışverişten uzaktan motor bakımlarının takibine, uzaktan eğitimden block chain ile yeşil enerji satışına ve tıbbi görüntüleme sistemlerine kadar, elde ettiğimiz tüm kazanımlar oldukça güçlü değişimlere işaret ediyor. Bugünün dünyasına büyük katkılar sunan teknoloji, geleceğin dünyasında giderek büyüyen bir paya ve öneme sahip olacak. Üstelik bunu şartlar, kendiliğinden belirleyecek. Örneğin bugün teknoloji ile birlikte gelişen tıbbi cihazlar sayesinde daha fazla hayat kurtarıldı, uzaktan eğitim ve uzaktan çalışma büyük ölçüde sorunsuz işledi, tedarik zincirleri dönüştü.
Teknolojinin geleceği nasıl şekillendireceğini düşünürken ilk olarak bazı çarpıcı değişimleri aklımıza getirebiliriz. Uzay turizmi, diğer gezegenlerde kolonileşme, robotların dünyası, şoförsüz araçlar, hiper hızlı trenler, 3D yazıcıda üretilen yiyecekler gibi… Bu alanlarda ilerlemeler kaydedilirken, bizim de yakın zamanlı teknoloji trendlerine odaklanarak geleceği düşünmemizde fayda görüyorum. Gartner'in 2021 teknoloji trendlerine bakacak olursak, yakın geleceği 3 tema yönetecek. Gelin bu trendlere birlikte bir göz atalım.
Birincisi, "insan merkezlilik". Birçok kişinin iş yapma ve şirketlerle etkileşime girme şekli değişse de insanlar hala tüm işlerin merkezinde yer almaya devam edecek. İkincisi, "konumdan bağımsızlık". Artık çalışanların, müşterilerin, tedarikçilerin ve kurumsal ekosistemlerin fiziksel olarak bulunduğu konumun anlamı ve önemi değişti. İşlerimiz buna göre adapte olacak. Birçok kişi uzak ofis sistemiyle çalıştığı ilk yılını neredeyse tamamladı bile. Üçüncüsü ise "dayanıklılık". Salgında dayanıklı olanın kazandığına şahit olduk. Dayanak oluşturan ve uyum sağlayan kurumlar, zorlukların üstesinden gelmeye devam edecek.
Yapay zekâ, block chain, sanal ve artırılmış gerçeklik, kuantum bilgisayarlar, organizasyonların ve toplumların çalışma şeklini gelecek yıllar boyunca değiştirmeye devam edecek. Pazarların dinamikleri daha sık değişecek ve otonom işler oyunun kurallarını yeniden yazacak. Geleceğimizi temelden etkileyecek teknoloji trendlerine kısaca değinecek olursak burada da karşımıza dokuz önemli konu çıkıyor.
- Davranışların İnterneti: IoB (Internet of Behaviors), davranışları değiştirmek için davranış verilerini kullanmakla ilgili bir kavram. Bu, dijital ve fiziksel dünyaları kapsayan verileri toplayan teknolojilerin artmasıyla ortaya çıktı. Alışkanlık ve davranışlara göre bilgiler toplanıyor ve bunlara göre kararlar alınıyor.
- Toplam deneyim: Bu anlayış iş çıktılarını dönüştürmek için çoklu deneyimi, müşteri deneyimini, çalışan deneyimini ve kullanıcı deneyimini birleştiriyor. Müşteriye sunulan genel deneyimi iyileştiriyor.
- Kişisel gizliliğin artması: Bu trend, kurumların gizlilikten ödün vermeden hizmet sunmasını yapmasını sağlıyor.
- Dağıtılmış bulut: Bulut hizmetleri fiziksel konumlara göre dağıtılıyor ve kurumlar sundukları hizmete daha yakın oluyor, hizmet gecikmeleri yaşanmıyor.
- Her yerden operasyon: Teknolojiyle desteklenen bu model, müşterilerin, işverenlerin ve iş ortaklarının fiziksel olarak uzakta faaliyet gösterdiği her yerden işlere erişmesine, işleri etkinleştirip teslim etmesine olanak tanıyor.
- Siber güvenlik ağı: Siber güvenlik ağı, güvenlik politikalarını merkezileştirerek ve bunların uygulamasını dağıtarak daha modüler ve duyarlı bir güvenlik yaklaşımı sunuyor.
- Akıllı şekillendirilebilir işler: Akıllı şekillendirilebilir bir iş, mevcut duruma göre kendini uyarlayabilir ve yeniden temelden düzenlenebilir. Günümüz iş dünyası bunu gerektiriyor.
- Yapay zeka mühendisliği: Güçlü bir yapay zeka mühendisliği stratejisi, şirketlere yapay zeka yatırımlarının değerini tam olarak sunacak. Bu yöndeki gelişmeler, yapay zeka modellerinin performansını, ölçeklenebilirliğini, yorumlanabilirliğini ve güvenilirliğini kolaylaştıracak.
- Hiperotomasyon: Birçok şirket, yalın olmayan, optimize edilmemiş, bağlantı kurulmamış, açıklayıcı ya da net olmayan "yama" teknolojiler kullanıyor. Dijital işleri hızlandırmayan, verimliliğe, etkin olmaya ve iş çevikliğine odaklanmayan şirketler geleceğin pazarlarında geride kalacak.

"İnsan gücü ihtiyacı değişecek mi?"
Otonom sistemlerin ve dijitalleşme süreçlerin yaygınlaşması konuşulunca, ilk akla gelen her zaman insan gücüne olan ihtiyacın gelecekte nasıl şekil alacağı oluyor. Araştırmalar gösteriyor ki dijitalleşme farklı alanlarda büyüme potansiyeli yaratacak ve işgücü bu alanlara yönelecek. Burada en önemli mesele, potansiyel alanlar için işgücünün kendisini nasıl yetiştireceği ve buna nasıl adapte olacağıdır. Üretim süreçleri ve organizasyonlar değişiyor, yeni ürünler, hizmetler ve iş modelleri ortaya çıkıyor. Geleceğin meslekleri ve ülkemizde ihtiyaç duyulacak yetenekler konusuna bakarsak, McKinsey Global Enstitüsü'nün bu yıl Türkiye özelinde yayımladığı "İşimizin Geleceği 2020" raporuna göre Türkiye'de mevcut teknolojilerle her 10 meslekten 6'sı yüzde 30 oranında otomatize edilebilir durumda. Yeni gelecek olan iş potansiyelinin gerçekleşebilmesi için günümüz çalışanlarının farklı sektörlerde çalışmak ya da yeni meslekler edinmek için yeni yetkinlikler kazanması gerekecek. Bir yandan da işgücüne katılacak çalışanların gerekli yetkinliklerle donatılması önem taşıyacak.
Dijitalleşme, ayrıca beceri gereksinimlerinde de kaymalara neden oldu. Bugün yeni dijital yeteneklere ihtiyaç duyuyoruz. GE olarak bu değişimi yakından takip ediyoruz. Bu yıl, iş dünyasında inovasyonun yerini ölçen ve konusunda dünyadaki en kapsamlı araştırma olan GE Küresel İnovasyon Barometresi'nin 7'incisini gerçekleştirdik. 10 ülkeden 3400 şirketle hazırladığımız çalışma, iş dünyasının inovasyon konusundaki yaklaşımını küresel bazda mercek altına alıyor ve ileriye dönük önemli kararlar için projeksiyon oluşturuyor. Çalışmada şirketler, inovasyon kültürüne bakış açılarının yanında, Covid-19 ve sonrasındaki iş yaşamına yönelik bazı öngörülerde de bulundu. Barometre sonuçlarına göre iş yeteneklerinin geleceği söz konusu olduğunda şirketlerin %75'i yeni ve kalifiye yeteneklerin kaynağı konusunda endişe duyduğunu dile getiriyor. Katılımcıların %72'si yapay zekâ, otomasyon ve makine öğreniminden yararlanmanın Covid-19 sonrası dünyada şirketleri için önemli olacağına inanıyor. Çalışma deneyimine sağladığı faydalar nedeniyle yapay zekâ ve makine öğreniminin önemli olacağını ifade edenlerin oranı ise %81.
Barometrenin güncel sonuçlarından biri de sektörlerin Covid sonrası dönemde normale dönebilmek için dijital yeteneklere duydukları ihtiyacı her fırsatta dile getirmesi. Dolayısıyla gerek yetenek açığının kapanması gerekse yeni dünya düzeninde yer alabilmek adına birkaç nokta büyük önem taşıyor: Geleceğin iş gücü dünyası için çalışanların ve adayların şimdiden kendini eğitmesi ve geliştirmesi ve yetkinliklerin yeniden inşası…
Değişen koşullara en iyi şekilde adapte olarak sürdürülebilir bir gelecek oluşturmak hepimizin elinde.
Canan M. Özsoy
GE Türkiye CEO