Bir mühendisi harika yapan şey nedir? Öğrenme tutkusu mu? Dünyayı değiştirme arzusu mu? Yoksa aklında sürekli yeni sorular olması ve cevaplarının peşinde koşması mı? GE bu sorudan yola çıkarak yeni üniversite mezunları için bir program geliştirdi. Programın yöneticisi Marshalla Schile "harika" kelimesini; bitmeyecek bir meraka sahip, sorunları yaratıcı bir şekilde çözmek için beceriler geliştiren bireyler olarak tanımlıyor. GE bu programa, Edison Mühendislik Geliştirme Programı, öğrencilerine ise "Edisonlar" diyor; çünkü tıpkı GE'nin kurucularından biri olan Edison gibi merakını taze tutan, araştıran, geliştiren mühendisler yetiştirmeyi hedefliyor.
Edison Mühendislik Geliştirme Programı; rüzgar türbinleri, medikal görüntüleme cihazları ve dünyanın en güçlü jet motorları gibi birçok teknolojiyi hayata geçiren, sektörün önde gelen markası GE ile yetenekli mühendisler arasında bir köprü kuruyor. GE mühendislerini dünyanın en iyisi yapmak istiyor. Program da bu amaçla tasarlanan ve 1923'te yürürlüğe giren Mühendislikte İleri Kurslar (ACE) olarak bilinen bir teknik mühendislik müfredatını uyguluyor. ACE kursları sayesinde Edison Programı, GE'nin en büyük geliştirme programı haline gelmesinin yanı sıra şirketin temel faaliyetlerinin her birine hizmet ediyor. Örneğin; şu anda, 28 ülkede 60 tesiste çalışan 650 katılımcı var ve yıl sonuna kadar katılımcı sayısının 850'ye yükselmesi bekleniyor.
Edisonlar, iki ila üç yılını GE Power'ın farklı departmanlarında dönüşümlü çalışarak geçiriyorlar. 6-12 ay sürebilen 3 ila 5 görevi dönüşümlü olarak üstleniyorlar. Çalışma deneyimiyle eş zamanlı olarak, mühendislik alanında yüksek lisans derecelerini alma şansına da sahip oluyorlar. Bu süreçte gaz türbinleri, buhar türbinleri veya "kontroller" gibi mühendislik kavramlarının yapı ürünlerine nasıl uygulandığını göstermek için tasarlanmış olan efsanevi A-Kursu da dahil olmak üzere GE'nin kendi müfredatını alıyorlar.
Edisonlar'dan Katherine MacManus,programın çok yönlülüğü sayesinde kendisiyle ilgili yeni şeyler keşfedenlerden biri. Üniversitede aldığı kısa bir süreli kodlama eğitiminden sonra, bunun kendisine göre olmadığını düşünmüştü. Gün sonunda, Edison Programı'ndaki son rotasyonda kendisini GE Power'ın dijital tarafında çalışırken buldu. MacManus, "Bir yere yerleşmek zorunda olmamayı seviyorum. Yeni şeyler keşfediyorum ve işin farklı yönlerini öğreniyorum. Pek çok insanın bunu yapma fırsatı olduğunu sanmıyorum, özellikle de üniversiteden hemen sonra." diyor. Bir program dili olan Phyton için, "Üzerinde çalışma şansı arayacağımı hiç düşünmemiştim." itirafında bulunuyor. Bu becerileri edinmenin ve bunları enerji sektöründe farklı fırsatlar yakalayarak uygulamanın faydasını gördüğünü söylüyor.
ABD ve Polonya'daki GE Gas Power için yaklaşık 125 Edison'u denetleyen Amanda Fowler, "Üniversitede bir nesneden diğerine ısı transferinin nasıl güç ürettiğini öğreniyorsunuz. Burada ise bir uçağı uçurmak için bu ilkeleri nasıl kullanacağınızı." diyor. Edisonlar'ın üretime başlamalarını sağlayan Fowler, "İşin içine girmelerini istiyorum." diyor. Genç profesyonellere, öne çıkmak için sınıfın veya ofisin dışını keşfederek daha ileri gitmelerinin gerektiğini öğütlüyor. Onları, ürünlerin nasıl çalıştığını görmeleri ve ekipmanları test etmeleri için Varşova'daki ya da Greenville'deki tesislerde yer alan proje sahalarını keşfetmeye teşvik ediyor. Hatta ofisindeki bir duvarı, Edisonlar'ın sahadaki ve dış dünyadaki deneyimleri esnasında çekilmiş fotoğraflarına ayırıyor: Sahada baretlerini takmış, arka planda kaynak kıvılcımlarının uçuştuğu ya da Endonezya'da doğa yürüyüşü yapmak gibi kişisel maceralara çıktıkları fotoğraflara.