GE ve Kansersiz Yaşam Derneği olarak Meme Kanseri Farkındalık Ayı olan ekim ayında "elimizden geleni yapmak" için el ele verdik. Bu konuya dikkat çekmek için meme kanseri teşhisi konulmuş kadınların hikâyelerini, farkındalık için pembeye boyanan ekim ayı boyunca GE Türkiye Blog'a taşıyoruz. Meme kanserine karşı elimizdeki en büyük kozlardan biri, tabii ki erken teşhis. Erken teşhis ise düzenli kontroller ve sağlık teknolojilerindeki ilerleme ile mümkün.

Meme kanseri, %90 ya da daha fazla hayatta kalma oranıyla birlikte tedavinin oldukça etkili olduğu bir kanser türü. Fakat burada kritik bir nokta var: Erken tanı! Kanseri erken evrede teşhis edebilmek içinse farkındalık, düzenli elle muayene, yine düzenli aralıklarla gerçekleştirilen doktor kontrolü ve sağlık teknolojilerindeki hiç durmayan ilerleme gerekli.
Meme kanseriyle mücadelede bilinçlenmek hayat kurtarıyor. Bu konuda bilinçli olmak demek, erken teşhis için gereken her şeyi yapıyor olmak demek. 1980'lerden sonra erken tanı ve tedavi programları meme kanserine karşı insanlığın elini güçlendirdi. Bugün meme kanseri, erken tanı gerçekleştiği takdirde tedavinin yüksek derecede etkili olduğu bir hastalık. Bu ilerlemeyi ise sağlık teknolojisindeki yeniliklere borçluyuz.
Meme kanserinin karşısında yalnız değiliz. Elimizde iki önemli koz var: Hiç durmadan geliştirdiğimiz sağlık teknolojileri sayesinde erken tanı ve mücadelesinden hiç vazgeçmeyen güçlü kadınlar! Yine de kabul etmemiz gereken nokta, meme kanserinin ne yazık ki sadece korkutucu değil, aynı zamanda yaygın da olduğu… Bu kanser türü ergenlikten sonra dünyanın her yerinde, herhangi bir kadında ve nadir de olsa erkeklerde de görülebiliyor.
Cebimize artık dünyalar sığıyor! Telefonlarımızda yer alan uygulamalar sayesinde yapabildiklerimiz, artık iletişimin çok daha ileri boyutuna geçti. Peki neden buna hayat kurtaran cihazlar da dahil olmasın?
COVID-19 hayatımıza girdiğinde ve insanlar geçen yılın başlarında uçmayı bıraktığında, zor durumda kalan tek sektör havacılık endüstrisi olmadı. Gökyüzündeki uçakların azlığı, dünyanın dört bir yanına yayılan hayati önem taşıyan tedarik zincirlerini de etkiledi ve birçok işletme, fabrikalarını çalışır durumda tutmakta zorladı. Salgının ön saflarında yer alan klinisyenlere, hastalara tanı koymak ve tedavi etmek için kritik ekipman sağlayan sağlık şirketlerinin çözüm bulmak için çok az zamanı vardı.
Yeni bir can dünyaya gelir, beraberinde hayata mutluluk getirir. Bazen de mutluluğa kavuşmak için umuda sarılmak gerekir. Ahmet Alkın bebeğin hikâyesi de bir hayata tutunma mücadelesi ve umudun hikâyesi…
Günümüzde, beyin tümörleri ileri teknolojiler ile inceleniyor. Dolayısıyla, doktorların erken teşhis koyma şansı çok daha yüksek oluyor.
Çok büyük özveri ile çalışan yoğun bakım ekipleri, hastaların verdiği yaşam mücadelelerine her gün yakından tanıklık ediyor. Mesleklerini titizlikle icra eden ekipler, hastaların hem şifacısı hem de yoldaşı oluyor.
Geçmiş yıllarda neredeyse bir bilinmezlik olan kanser hastalığı, yıllar boyunca tedavisi çok zor ya da imkansız olarak bilindi. Günümüzde ise kanser tedavisi bazen yalnızca ilaçla; uzaktan bile yapılabiliyor. Teknolojik ilerlemeler sonucunda anında tanı konuluyor ve gerekli müdahaleler yapılıyor. Elbette bir gerçek hiç değişmiyor: Erken tanı hayat kurtarıyor. Radyasyon Onkolojisi Profesörü Hale Başak Çağlar kanser hastalığı tanı, tedavi süreci ile ilgili deneyimlerini GE Blog için anlattı.
Aileden Gelen İlham